Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Hatay °C
Profesyonel Emlak

“Ülkemizi büyütmek, güçlendirmek ve kalkındırmak için gece-gündüz mücadeleye devam ediyoruz”

“Ülkemizi büyütmek, güçlendirmek ve kalkındırmak için gece-gündüz mücadeleye devam ediyoruz”
REKLAM ALANI
23.11.2021
A+
A-

“Ülkemizi büyütmek, güçlendirmek ve kalkındırmak için gece-gündüz mücadeleye devam ediyoruz”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından yaptığı açıklamada, “Kapasitelerini büyüten, yeni inşa edilen fabrikalarla organize sanayi bölgelerimizin her biri harıl harıl çalışan üretim merkezlerine dönüşmüştür. Üretimdeki her bir istihdamın lojistik ve diğer hizmet sektörlerinde dörde, beşe kadar çıkan ilave istihdama yol açtığı gerçeğinin ışığında ülkemizi büyütmek, güçlendirmek ve kalkındırmak için gece-gündüz mücadeleye devam ediyoruz” dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı Kabinesi Toplantısı’nın ardından basın açıklaması yaptı.

Toplantıda ele alınan konulara dair açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:

“Aziz milletim, değerli basın mensupları; sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum.

Sözlerime Cuma günü bizzat yerinde sevinçlerini paylaşacağım İzmirli kardeşlerimize vereceğimiz bir müjdeyle başlamak istiyorum.

“İZMİR TARİHİNİN EN BÜYÜK KENTSEL DÖNÜŞÜM ÇALIŞMALARINI YÜRÜTTÜK”

Bilindiği gibi geçtiğimiz yılın 30 Ekim’inde İzmir’de acı bir deprem yaşadık. Bu depremde 117 vatandaşımızı yıkıntılar altında kaybettik. Hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Yitirdiğimiz canların acısı yüreğimizde hâlâ tazedir. Depremi ilk anından itibaren hükûmet olarak tüm imkânlarımızla vatandaşlarımızın imdadına koştuk. Her bir insanımızın acısını paylaştık, derdiyle dertlendik, yaralarını sarmak için var gücümüzle çalıştık.

Deprem anından itibaren bakanlarımızla, AFAD’ımızla, UMKE’mizle, Kızılay’ımızla, TOKİ’mizle, ilgili tüm kurumlarımızla sahadaydık. Arama kurtarmadan ilk yardıma, barınmadan giyim, gıda ve eşyaya kadar İzmirli kardeşlerimizin neye ihtiyacı varsa hepsini de karşıladık. Evleri yıkılan vatandaşlarımızı bir an önce yeni yuvalarına kavuşturmak amacıyla hemen harekete geçtik. Elazığ ve Malatya’da olduğu gibi İzmir’de de hızlı bir şekilde hasar tespit çalışmalarını tamamladık. Hatırlayacağınız üzere yaşanan depremin ardından Elazığ’da 23 bin 677 konut ve 2 bin 515 köy evi, Malatya’da 6 bin 287 konut ve bin 555 köy evi yaparak bir yıl geçmeden vatandaşlarımıza teslim etmeye başlamıştık.

Diğer afet bölgelerinde olduğu gibi İzmir’de de aynı hızla konutlarımızı inşa ettik. Bu süreçte İzmir tarihinin en büyük kentsel dönüşüm, deprem dönüşüm çalışmalarını yürüttük.

“KONUT VE DÜKKÂNLARI 26 KASIM’DA VATANDAŞLARIMIZA TESLİM EDECEĞİZ”

Hazırlıkları hızla tamamlayarak yıkılan evlerin yerine vatandaşlarımıza sıcak birer yuva olacak konutlarının temellerini 22 Şubat’ta attık. Depremden en çok etkilenen Bayraklı’nın üç mahallesindeki toplam büyüklüğü 75 bin metrekareyi bulan 7 ayrı bölgede yatırım bedeli 750 milyon lira olan bin 391 konut ve 302 dükkân inşa ettik. Bunlardan 596’sı konut ve 145’i dükkan olmak üzere toplam 741 bağımsız bölümün yapımını tamamladık. İnşallah bu konut ve dükkanları 26 Kasım’da, yani önümüzdeki Cuma günü vatandaşlarımıza bizzat teslim edeceğiz. Geri kalan 795 konut ve 157 dükkanı da en kısa sürede tamamlayacak ve hak sahiplerine vereceğiz.

Yine Bayraklı’da 3 milyon 800 bin metrekare büyüklüğündeki rezerv alanda depremzedeler için yatırım değeri 1,5 milyar lira olan 3 bin 649 konut ve 51 dükkan yapıyoruz. Bu alanın ilk etabında inşa edilen 397 konutumuzu inşallah yılbaşında tamamlayacak ve İzmirli vatandaşlarımıza teslim edeceğiz. Kalan konutların inşasını da etaplar hâlinde en kısa sürede bitireceğiz.

Bugünkü Kabine toplantımızda hak sahibi vatandaşlarımızın yapacakları ödemelerle ilgili kararımızı da verdik. Buna göre İzmir’de inşa ettiğimiz konutlarımızı ilk 24 ayı ödemesiz, 216 ayı ödemeli olmak üzere 20 yıla yayılan bir vadeyle vatandaşlarımıza takdim edeceğiz. Aylık ödemeler 2+1 konutlarda 740 liradan, 3+1 konutlarda ise 1020 liradan başlayacak. Bir başka ifadeyle İzmirli depremzede vatandaşlarımızı 2+1 konutları 160 bin lira ile 180 bin lira, 3+1 konutları 220 bin lira ile 260 bin lira arasında maliyetinin çok altında fiyatlarla ev sahibi yapıyoruz.

Nasıl 19 yıl boyunca verdiğimiz tüm sözleri tuttuysak, hamdolsun İzmir’de de bir sözümüzü daha yerine getirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Yeni, güvenli, konforlu yuvalarının İzmirli vatandaşlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Bu hizmetlerin İzmir’imize kazandırılmasında emeği geçen TOKİ ve AFAD başta olmak üzere tüm kurumlarımız ile mühendisinden işçisine herkesi tebrik ediyorum.

“TÜRKİYE, GEÇTİĞİMİZ 19 YILDA DEMOKRASİDE VE KALKINMADA ÇOK BÜYÜK BİR DEĞİŞİM YAŞAMIŞTIR”

Aziz milletim; Türkiye geçtiğimiz 19 yılda demokraside ve kalkınmada çok büyük bir değişim yaşamıştır. Bu değişimin etkilerini insanlarımızın günlük hayatlarından ülkemizin uluslararası alandaki konumuna kadar her yerde görmek mümkündür. Milletimizin hak ve özgürlükleri ile refahı konusunda yaşanan hiçbir gelişme kolay olmamıştır. Atılan her adımın gerisinde verilen büyük bir mücadele ve yapılan fedakarlıklar vardır.

Çok partili siyasi hayata geçişimizden sonra millî iradenin üstünlüğünü tanımak yerine tek parti faşizminden beslenen vesayeti güçlendirmek isteyenler hep olmuştur. Kimi zaman siyasi ve ekonomik krizlerle, kimi zaman darbelerle milletimizin sırtına ağır maliyetler bindiren bu sistemin ekonomik boyutu da vardır. Yıllarca dünya ortalamalarının çok üzerinde oranlarla borçlanan, borçlanmak zorunda bırakılan bir ülke olduk. Bu yüksek maliyetin karşılığını da yatırıma, üretime, istihdama kavuşarak değil kendi siyasi ve güvenlik politikalarımızı izlemeye kalktığımızda şantaja maruz kalarak aldık. Parlamenter sistemde hiçbir hükûmetin bu şantaja karşı durabilecek gücü olamadığı için ülkemiz siyasi istikrarsızlık batağına mahkûm edildi. Son 19 yıldaki güçlü siyasi irade, bilhassa da Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi sayesinde bu mücadeleyi verebilecek dirayete, azme ve imkâna kavuştuk.

Ülkemizde kurdaki hareketlerin de etkisiyle yükselen enflasyonla veya fiyat artışıyla sonuçlanan ekonomik sıkıntılar elbette vardır. Ama öncelikle sorunun adını doğru koymamız gerekir. Fiyatlardaki düzenli artışı ifade eden enflasyonun olduğu yerde yatırım olmayacağı, üretim azalacağı, istihdam düşeceği için dengeler bozulur. Buna karşılık sadece kurdaki yükselişe bağlı olarak kimi ürünlerde ortaya çıkan fiyat artışı ise yatırımı, üretimi ve istihdamı doğrudan etkilemez. Tam tersine, kurdaki rekabet gücü yatırımda, üretimde ve istihdamda artışa yol açar; ülkemizde yaşanan durum tam da budur, yani fiyat artışıdır. Velevki bunun adı enflasyon olsa bile, dünyaya baktığımızda ülkelerin enflasyonu yenmek için farklı politikalar izlediğini görüyoruz. Kimi bu noktada faizi artırmış, kimi döviz çıpası kullanmış, kimi enflasyon hedeflemesine gitmiştir.

Bugüne kadar tüm ülkelerde geçerli tek bir enflasyonla mücadele yöntemi görülmemiştir. Geçmişte enflasyon sorunu bulunmayan ülkelerin ortak özelliği ise, cari açık vermemeleridir. Cari açığı olup da enflasyon yaşamayan Amerika Birleşik Devletleri gibi ülkelerin avantajı ise, paralarının rezerv para olmasıdır. Dünyada bir süredir yaşanan ve salgın süreciyle hızlanan gelişmeler ekonomik işleyişin klasik iktisat teorileriyle açıklanamayacak yeni bir seviyeye evrildiğine işaret etmektedir.

“KÜRESEL EKONOMİ, YENİ SINAMALAR KARŞISINDA CİDDİ BİR BOCALAMA İÇİNDEDİR”

Geçmişte 1929 ve 2008 büyük krizlerini yaşayan küresel ekonomi, yeni sınamalar karşısında ciddi bir bocalama içindedir. Düşük faiz ve ucuz dolar çılgınlığının Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülkeler ekonomisindeki sonucu 2008 kriziyle ortaya çıktı.

Salgın sürecinde izlenen politikalarla birlikte FED’in 2008 öncesi 750 milyar dolar olan bilanço büyüklüğü bugün 8,5 trilyon dolara ulaştı. Buna rağmen küresel ekonomideki handikaplar aşılabilmiş değildir. Sonuçta dünya millî gelirinin üçte ikisini oluşturan hizmetler sektöründe salgın döneminde yaşanan çöküşün imalat sanayisinde de duraksamaya yol açtığı bir gerçekle karşı karşıya kaldı. Gelişmiş ülkelerin parasal genişleme ve negatif faiz uygulamaları ise küresel ekonominin işleyişini daha da bozdu.

Araştırmalar Amerika’daki şirketlerin yüzde 17’sinin aldıkları kredilerinin bırakın anaparasını, faizini bile ödeyemeyecek durumda olduklarını gösteriyor. Teknoloji şirketlerinin değerindeki aşırı yükselişin de gerçek ekonomiyle ilgisinin olmadığı geçmişten beri yaşanan tecrübelerle zaten biliniyor. Aynı şekilde dünya borsalarındaki şişkinlik basılan fazla paranın kendisine gidecek yer bulamamasından kaynaklanıyor. Fazla paranın yol açtığı bir başka sorun da gelişmiş ülke ekonomilerinin ciddi enflasyon rakamları ile karşı karşıya kalmasıdır.

Üretici fiyatları enflasyonu Amerika’da yüzde 9’u, Almanya’da yüzde 18,4, Çin’de yüzde 13,5’u, Avrupa Birliği ortalamasında da yüzde 16,2’yi gördü. Alınan tedbirlerle bu üretici enflasyonu rakamlarının tüketici enflasyonuna kısmen daha düşük seviyelerde yansımış olması, küresel ekonominin önündeki hayati sorunları ortadan kaldırmıyor.

Gelişmiş ülkelerin küresel ekonominin mevcut işleyişinde radikal değişiklikler olmadığı sürece, faiz artırımına gitmeleri veya parasal daralmaya yönelmeleri zor gözüküyor. Amerika’nın bir yandan aylık 15 milyar dolarlık parasal daralma politikası açıklarken, diğer yandan 1,5 trilyon dolarlık altyapı yatırımına izin vererek bu politikayı fiilen ortadan kaldırılmasının sebebi de işte bu durumdur.

Avrupa Birliği tarafında da parasal genişlemeye devam etme ve faiz artırımından uzak durma yaklaşımı hâkimdir. Çin’in de ciddi bir finansal genişleme politikasıyla parasının değerini düşük tutmayı sürdüreceği anlaşılıyor.

“ÜLKEMİZİ EKONOMİK KURTULUŞ SAVAŞINDAN DA ZAFERLE ÇIKARTACAĞIZ”

Aziz milletim, karşımızdaki bu tablo bizi bir tercihe zorlamıştır. Ya ülkemizde eskiden beri hâkim olan anlayışı sürdürerek yatırımdan, üretimden, büyümeden, istihdamdan vazgeçecektik ya da kendi öncelliklerimize göre yolumuza devam ederek tarihî bir mücadeleyi göze alacaktık. Her zamanki gibi biz mücadeleyi tercih ettik. Türkiye belki de tarihinde ilk defa kendi ihtiyaçlarına ve gerçeklerine uygun bir ekonomi politikası izleme fırsatı elde etmiştir.

Geçmişten beri her alanda olduğu gibi finansal kriz yönetimlerinde de çok büyük birikim ve tecrübe sahibi bir ülke olarak, dünyanın içinden geçtiği şu kritik dönemin önümüze açtığı fırsatları değerlendirmekte kararlıyız. Ülkemizi eskiden hep yaptıkları gibi denklemin dışına itmek isteyenlerin kur, faiz ve fiyat artışları üzerinden oynadıkları oyunu görüyor, kendi oyun planımızla devam etme irademizi ortaya koyuyoruz.

Biz aynı oyunu vesayetle mücadelemizde gördük sabrettik ve başardık. Biz aynı oyunu terör örgütleri ile mücadelemizde gördük, karşı atağımızı yaptık ve başardık. Biz aynı oyunu darbe girişimlerinde gördük, milletimizle birlikte direndik ve başardık. Biz aynı oyunu uluslararası nice hadisede, nice platformda gördük, güçlü bir duruş sergileyerek girdiğimiz her mücadeleden alnımızın akıyla çıktık. Ülkemizi bunca tuzaktan, bunca badireden nasıl çıkardıysak, Allah’ın yardımı ve milletimizin desteği ile bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkartacağız.

Ülkemizde önceliğimiz olan istihdamı artırmanın yolunun yatırımdan, üretimden, ihracattan, büyümeden geçtiği konusunda hiç kimsenin şüphesi olmasın. Türkiye’nin yaklaşık 200 yıldır uzak tutulmaya başlattığı her kalkınma hamlesinin önünün darbe ile vesayetle, krizle kesilerek IMF, Dünya Bankası ve mandacı iktisatçılarımız tarafından aksi istikamette yönlendirilmeye çalışıldığı gerçek işte budur. Biz geçmişte uzunca bir süre denenmiş, ama bir türlü sonuç alınamamış yüksek faiz düşük kur kısır döngüsü yerine, yatırım, üretim, istihdam, ihracat, büyüme odaklı ekonomi politikamızla ülkemiz ve milletimiz için en doğru olanı yapmakta kararlıyız.

“FAHİŞ FİYAT ARTIŞLARI YAPAN FIRSATÇILARA GÖZ AÇTIRMAYACAĞIZ”

Politika faizinin düşük tutulmasını bunun için memnuniyetle karşılıyoruz. Kurun piyasadaki hareketlerini bunun için takipte özellikle kararlıyız. Yatırımı, üretimi ve ihracatı bunun için teşvik ediyoruz, istihdamı bunun için gözümüz gibi koruyoruz, büyümeyi bunun için önemsiyoruz. Felaket tellallarının gürültülerini bunun için dikkate almıyoruz. Mandacı iktisatçıların reçetelerine bunun için itibar etmiyoruz. Tüm bunlarla beraber kurdaki yükselişin bahane ederek hiçbir mantıklı izahı olmayan fahiş fiyat artışları yapan fırsatçılara da göz açtırmayacak, hepsinin de tepesine tepesine bineceğiz.

Aziz milletim, altını bir kez daha çizerek ifade etmek istiyorum, bu politika ile biz ne yaptığımızı, ne için yaptığımızı, nasıl yaptığımızı hangi risklerle karşı karşıya bulunduğumuzu, sonunda ne elde edeceğimizi gayet iyi biliyoruz. Üstelik bu politikayı öyle bir anda da hayata geçirmiş değiliz. Bugüne kadar attığımız her adımın, inşa ettiğimiz her eser ve hizmetin, kurduğumuz her altyapının gerisindeki gayelerinden biri de işte bugünlere hazırlık yapmaktır.

Bu anlayışla organize sanayi bölgelerinin yaygınlaştırarak ve güçlendirerek Çin ile Avrupa arasındaki en büyük ve en kabiliyetli imalat sanayini kurduk. Üniversiteleri, araştırma, geliştirme kuruluşlarını ülke geneline yayarak orta ve yüksek teknolojiye dayalı atılımlarımız için insan kaynağı çeşitliliğine gittik. İnşa ettiğimiz yollar, köprüler, tüneller, havalimanları, demiryolları, limanlar ile Pekin’den Londra’ya kadar bütün bu bölgede uzanan bölgenin en güçlü lojistik altyapısı ülkemize aittir. İhracatımızı Afrika’dan Güney Amerika’ya kadar dünyanın dört bir yanına yayarak, şehirlerimizin tamamının ve on binlerce yeni şirketimizin bu alana girmesini sağladık. Swap işlemlerini yakından izlemek suretiyle küresel para cambazları ile iş birliği yaparak kendi ülkelerinin soymayı alışkanlık hâline getirenlerin önünü kestik.

İşsizlik sigortası ve bireysel emeklilik sistemi gibi uygulamalarla uzun vadeli kaynaklar ürettik. Bireysel yatırımcıların ve geliri döviz olmayanların dolarla borçlanmasına imkân tanımayarak kur üzerinden kumar oynanmasını engelledik.

Terör örgütleriyle mücadeledeki ve afetlere müdahaledeki hızımız ve etkinliğimizle ülkemizin çözüm üretme yeteneğine güveni biz artırdık.

Bugün ülkemizde geçmişten farklı olarak bireylerin döviz borcu değil bankalarda ve yastık altında ciddi bir döviz varlığı vardır. İhracat ve ithalat işi olanlar dışından kayda değer düzeyde döviz borcu olan şirketimiz de yoktur.

Bankalarımızın açık pozisyonları bulunmuyor, işte önemli olan burası. Bütçe performansımız oldukça yüksek bir seviyededir. Büyük altyapı projelerimizi önemli ölçüde bitirdiğimiz için yatırımlarda kullanmak üzere acil finansman ihtiyacımız da kalmadı.

“SAVUNMA SANAYİMİZ ÜLKEMİZİN EN ÖNEMLİ GELİR KALEMLERİNDEN BİRİ HÂLİNE DÖNÜŞÜYOR”

Dünyanın bizden örnek aldığı yap-işlet-devret modeli sayesinde devam eden büyük projelerimiz de kamu finansmanına yük getirmiyor. Sektörün gayretli çalışması sayesinde turizm gelirlerimiz hızla artıyor.

Savunma sanayimiz ülkemizin en önemli gelir kalemlerinden biri hâline dönüşüyor. Suriye, Libya, Kafkasya gibi istikrarsızlık bölgelerindeki başarılı kriz yönetimimiz siyasi ve insani hareket alanımızı genişletiyor.

Karadeniz’de bulduğumuz doğal gaz en önemli döviz giderimiz olan enerji sorunumuzun çözümü konusundaki umutlarımızı güçlendirdi.

Bu yılın üçüncü çeyreğinde geçen yılın aynı döneminde göre 2 milyon 288 bin kişi artan istihdam ile son aylarda fazla vermeye başlayan cari denge attığımız adımların amacımıza uygun sonuçlar doğurduğuna işaret ediyor.

Hep söylüyorum, faiz sebeptir, enflasyon neticedir. Bu tespitimiz ülkemizin bugüne kadar yaşadıklarımızdan çıkardığımız derslere dayanmaktadır. Ekonomi politikalarının bir aracı olan faizin seviyesini belirleyecek olan ülkenin ihtiyaçlarıdır. Enflasyonun sadece parasal daralmayla düşürülebileceği teorisinin kapalı ekonomiler dışında hiçbir karşılığının bulunmadığını gördük.

Ülkemizi mandacı iktisatçıların arzuladığı şekilde küçültecek, zayıflatacak, insanlarımızı işsizliğe, açlığa, yoksulluğa mahkûm edecek politikaları ret ediyoruz, üstelik bu reddinizi yeni de değil uzunca bir süredir ortaya koyuyoruz. Bunun yerine sorunlarımızı kendi çözümlerimizle aşacak adımları atıyoruz.

Yeni küresel sistem yarışları ve ülkemizin sahip olduğu güçlü altyapı böyle bir mücadele için bize geçmişte hiç olmadığı kadar uygun bir zemin sunmaktadır. Uygulamadığımız bu politikayla küresel finans çevrelerinin ülkemizi bunca zamandır ekonomik boyundurukları altında tutanların ve onların içerideki tetikçilerinin şimşeklerini üzerimize çektiğimizin de elbette farkındayız. Ama ülkemizin ve milletimizin ekonomik kurtuluşu için böyle davranmamız, bu mücadeleyi vermemiz gerekiyor, biz de işte bunu yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. İnşallah önümüzdeki aylardan itibaren bu politikanın insanlarımızın günlük hayatlarındaki olumlu yansımalarını görmeye başlayacağız.

“AŞI OLMAYANLARIN BİR AN ÖNCE SAĞLIK KURULUŞLARIMIZA BAŞVURMALARI TAVSİYEMİZİ TEKRAR HATIRLATIYORUZ”

Aziz milletim; salgın, yeni dalgalar ve yeni bilinmezlerle dünyadaki etkisini sürdürüyor. Türkiye olarak hamdolsun sağlık hizmetlerinden aşıya kadar her konuda salgınla mücadelede oldukça iyi bir yerdeyiz. Okullarımızda eğitim-öğretim sürüyor, iş yerlerimiz çalışıyor, insanlarımız günlük hayatlarını herhangi bir sınırlamaya tabi tutmadan sürdürüyor. Sahip olduğumuz bu imkânları kullanmaya devam edebilmemiz için tedbiri elden bırakmamız gerekiyor. Avrupa’da kısmi kapatmaların gündeme geldiği bir dönemde bizim sadece biraz daha dikkatli olmaya, biraz daha özenli davranmaya ihtiyacımız vardır. Aşı olmayanların veya aşısı eksik olanların bir an önce sağlık kuruluşlarımıza başvurmaları tavsiyemizi tekrar hatırlatıyoruz. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da salgınla mücadelede dünyanın önünde giderek ülkemizi bu musibetin sıkıntı sonuçlarından koruyacağımıza inanıyorum.

Bilindiği gibi, okullarımızda eğitim-öğretim bir haftalık ara tatilin ardından bugün tekrar başladı. Ara tatil döneminde bin 170 okulumuzu öğrencilerimize hizmet verecek yeni kütüphanelerine kavuşturduk. Bu yılın sonuna kadar ülkemizde kütüphanesi olmayan okul bırakmamayı hedefliyoruz.

Aynı şeklide iş gücü piyasamızın ihtiyaç duyduğu insan kaynağımızı hızla yetiştirmek için de mesleki eğitim merkezlerini daha aktif kullanacak tedbirleri alıyoruz. Millî Eğitim Bakanlığımız ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız yılsonuna kadar mesleki eğitim merkezi olmayan organize sanayi bölgesi bırakmamaya yönelik yoğun bir çalışma içindeler. Bu merkezlerde 6-8 ay gibi kısa süreli tamamlama programlarıyla acil insan kaynağı ihtiyacımızı karşılamayı planlıyoruz. Attığımız bu adımların özelikle genç işsizliğin süratle azaltılmasına katkı sağlayacağına inanıyoruz.

“ÜLKEMİZİN TARIMSAL HASILADA DÜNYADA 10. SIRADAKİ YERİNİ DAHA DA İLERİYE TAŞIMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ”

İnşallah bu yıl yağışın bol ve bereketli olduğu bir mevsim geçirerek önümüzdeki yıl çiftçimizin üretim ve gelir seviyesini daha da yukarıya çıkarmayı ümit ediyoruz. Tarımda dünyanın 206 ülke ve bölgesine 2 binin üzerinde ürün gönderen, yılın ilk 9 ayında 17,5 milyar dolar gelir elde eden bir ülkeyiz. Ülkemizin tarımsal hasılada dünyadaki 10’uncu sıradaki yerini daha da ileriye taşımak için çalışıyoruz.

Kamu işçileri ve memurlarının ücretlerindeki artışlarla başlattığımız çalışanlarımızı fiyat artışlarına karşı koruma politikamızı asgari ücretle de sürdüreceğiz.

Kapsamını ve miktarını oldukça yükselttiğimiz sosyal yardımlarımızın yelpazesini hiçbir ihtiyaç sahibi vatandaşımızı dışarıda bırakmayacak şekilde genişletiyoruz.

Sporcularımızın uluslararası müsabakalarda gösterdikleri başarılar milletçe hepimizi gururlandırıyor. Bu başarıların kalıcı olması için altyapıdan eğitim ve teşvik programlarına kadar her alanda çok önemli faaliyetler yürütüyoruz.

Ulaştırma başta olmak üzere inşası süren büyük altyapı projelerimizi bir an önce milletimizin hizmetine sunmak için yağmur çamur demeden çalışıyoruz. Geçtiğimiz günlerde yerinde gördüğümüz 1915 Çanakkale Köprüsü ve Malkara otoyolunu belirlenen tarihten bile önce hizmete açmayı ümit ediyoruz.

Sadece son dönemde ülkemize kazandırdığımız kültür sanat yatırımları nesiller boyunca gençlerimiz başta olmak üzere tüm vatandaşlarımıza hizmet verecek abide eserlerdir.

Kapasitelerini büyüten, yeni inşa edilen fabrikalarla organize sanayi bölgelerimizin her biri harıl harıl çalışan üretim merkezlerine dönüşmüştür. Üretimdeki her bir istihdamın lojistik ve diğer hizmet sektörlerinde dörde, beşe kadar çıkan ilave istihdama yol açtığı gerçeğinin ışığında ülkemizi büyütmek, güçlendirmek, kalkındırmak için gece-gündüz mücadeleye devam ediyoruz. Rabbim yar ve yardımcımız olsun diyorum.

Bu duygularla bir kez daha hepinizi sevgiyle, saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”

Kaynak:https://www.tccb.gov.tr/haberler/410/133567/-ulkemizi-buyutmek-guclendirmek-ve-kalkindirmak-icin-gece-gunduz-mucadeleye-devam-ediyoruz-

REKLAM ALANI
YORUMLAR

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.